İşin idari bölümü bitti, Cumhuriyet Savcılığı ve yargı süreci başladı.
Ben bunu haber yaptım.
Sen güya bana yanıt vermek için kamera karşısına geçtin..
“Benim veya eşimin yargılandığını ispat et” diye celallendin.
Ben öyle bir şey yazmadım ki, okuma özürlü..
“Senin, eşinin adına olan şirketin belediyeye verdiği hizmetlerde belediyeyi hortumlamasına göz yumduğu için dönemin Belediye Başkanı Esat Altungün ve Kültür müdürü hakkında Soruşturma izni verildi” diye yazdım.
Haberi en az yirmi kez daha oku, belki anlarsın.
Senin ve yolunda yürüdün akıl hocanın hiçbir hortumda imzanızın olmadığını, hep işleri başkalarının üzerinden yürüttüğünüzü ben de biliyorum.
Sen ise ekrandan hayranlarının gözünün içine baka baka yalan söyledin.
Kamuoyunu yanlış bilgilendirdin.
Oysa senin eşinin firmasınca Belediyenin hortumlanmasıyla ilgili hiçbir şey söylemedin.
Doların bu kadar artmasına rağmen, günümüzde 2-3 bin liraya yapılan iş için aldığınız 13.500 lira nasıl boğazınızdan geçti, ona hiç değinmedin.
Hayal kahvesinde 5-6 bin liraya sahne alan Cem Adrian’a 60 bin liranın nasıl ödendiğine hiç girmedin bile.
***
Erol Özkan, hızını alamadın.
Belediye hortumunu yazma gerekçemi, “Kurucu başkanı olduğun derneğin başına benim gelmemi hazmedemiyorsun” diye açıkladın. Zavallısın sadece.. Daha ne diyeyim…
Bu soruşturma iki yıl önce başladığında senin dernekte esamen okunmuyordu bile.
Ama yalan değil, 25 yıl önce kurduğum Kuşadası Gazeteciler Derneğine senin gibi bir adamın başkan olmasına çok çok üzüldüm.
Veee, geldik hakaretlere..
Bana ekrandan, “Yalancı, Şerefsiz” dedin, “İftiracı Şahsiyetsiz” dedin, “Tiyniyetsiz” dedin..
Hakkında açılan 11 Tehdit, hakaret suçu davasına bir yenisini ekledin.
Hızını alamadın, “Resmen dayağı hak ediyor, gel beni döv diyor” diye horozlandın.
Ben ömrünce, bilerek o hakaretleri hak edecek bir şey yapmadım.
Merak ettiğim ise, o küfür ve hakaretleri beğenenler benim yüzüme nasıl bakacaklar..
Senin ve sana destek verenlerin bilmesi gereken şeyler var..
Şerefsiz, Şahsiyetsiz, Tiyniyetsiz olabilmem için tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz dikmem gerekirdi.
Çalıştığım radyonun reklam paralarını alıp, İstanbul’a kaçmam gerekirdi.
İnsanlara kumpaslar, tezgahlar kurup şantaj yapmam, tehdit etmem;
Ne kadar aşağılık pis iş varsa ismimin orada geçmesi gerekirdi.
Onun için üstüme alınmadım bile…(Ama yargı ne der onu ayrıca kamuoyu ile paylaşırım. )
***
Dayağa gelince.. Açıkça yapmadığınız bir o kalmıştı. Eminim onu da yaparsınız..
Benim ise iki güvencem var.
Biri Yüce Türk Adaleti…
İkincisi ise kimin ne olduğunu bilen Namuslu Kuşadası insanları..
Son söz olarak;
SENDEN, SİZDEN KORKAN SİZİN GİBİ OLSUN..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Latif Sansür
Yalan söylemek sana yakışıyor Erol Özkan !
Bir önceki Belediye döneminde, her fırsatta Belediye’de dönen dolapları yazdım.
Yargıya gittim. İçişleri bakanlığına, müfettişlere başvurdum.
Ne yazık ki, süreç yavaş işledi.
Ama sonunda Adalet, hukuk ağır bastı.
İşin idari bölümü bitti, Cumhuriyet Savcılığı ve yargı süreci başladı.
Ben bunu haber yaptım.
Sen güya bana yanıt vermek için kamera karşısına geçtin..
“Benim veya eşimin yargılandığını ispat et” diye celallendin.
Ben öyle bir şey yazmadım ki, okuma özürlü..
“Senin, eşinin adına olan şirketin belediyeye verdiği hizmetlerde belediyeyi hortumlamasına göz yumduğu için dönemin Belediye Başkanı Esat Altungün ve Kültür müdürü hakkında Soruşturma izni verildi” diye yazdım.
Haberi en az yirmi kez daha oku, belki anlarsın.
Senin ve yolunda yürüdün akıl hocanın hiçbir hortumda imzanızın olmadığını, hep işleri başkalarının üzerinden yürüttüğünüzü ben de biliyorum.
Sen ise ekrandan hayranlarının gözünün içine baka baka yalan söyledin.
Kamuoyunu yanlış bilgilendirdin.
Oysa senin eşinin firmasınca Belediyenin hortumlanmasıyla ilgili hiçbir şey söylemedin.
Doların bu kadar artmasına rağmen, günümüzde 2-3 bin liraya yapılan iş için aldığınız 13.500 lira nasıl boğazınızdan geçti, ona hiç değinmedin.
Hayal kahvesinde 5-6 bin liraya sahne alan Cem Adrian’a 60 bin liranın nasıl ödendiğine hiç girmedin bile.
***
Erol Özkan, hızını alamadın.
Belediye hortumunu yazma gerekçemi, “Kurucu başkanı olduğun derneğin başına benim gelmemi hazmedemiyorsun” diye açıkladın. Zavallısın sadece.. Daha ne diyeyim…
Bu soruşturma iki yıl önce başladığında senin dernekte esamen okunmuyordu bile.
Ama yalan değil, 25 yıl önce kurduğum Kuşadası Gazeteciler Derneğine senin gibi bir adamın başkan olmasına çok çok üzüldüm.
Veee, geldik hakaretlere..
Bana ekrandan, “Yalancı, Şerefsiz” dedin, “İftiracı Şahsiyetsiz” dedin, “Tiyniyetsiz” dedin..
Hakkında açılan 11 Tehdit, hakaret suçu davasına bir yenisini ekledin.
Hızını alamadın, “Resmen dayağı hak ediyor, gel beni döv diyor” diye horozlandın.
Ben ömrünce, bilerek o hakaretleri hak edecek bir şey yapmadım.
Merak ettiğim ise, o küfür ve hakaretleri beğenenler benim yüzüme nasıl bakacaklar..
Senin ve sana destek verenlerin bilmesi gereken şeyler var..
Şerefsiz, Şahsiyetsiz, Tiyniyetsiz olabilmem için tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz dikmem gerekirdi.
Çalıştığım radyonun reklam paralarını alıp, İstanbul’a kaçmam gerekirdi.
İnsanlara kumpaslar, tezgahlar kurup şantaj yapmam, tehdit etmem;
Ne kadar aşağılık pis iş varsa ismimin orada geçmesi gerekirdi.
Hırsızlıkla, dolandırıcılıkla, çete kurmakla anılmam gerekirdi…
Bu listeyi sayfalarca uzatmak mümkün, biliyorsun…
Onun için üstüme alınmadım bile…(Ama yargı ne der onu ayrıca kamuoyu ile paylaşırım. )
***
Dayağa gelince.. Açıkça yapmadığınız bir o kalmıştı. Eminim onu da yaparsınız..
Benim ise iki güvencem var.
Biri Yüce Türk Adaleti…
İkincisi ise kimin ne olduğunu bilen Namuslu Kuşadası insanları..
Son söz olarak;
SENDEN, SİZDEN KORKAN SİZİN GİBİ OLSUN..