Kuşadası’nda kanunsuzluklar onların döneminde arttı.
O dönemde polislere kan kusturuldu.
Uyuşturucu okul önlerinde satılır oldu.
Fuhuş adeta serbestleşti.
Kanunsuzluklara, yolsuzluklara göz yumuldu.
Polis, gazeteci ve siyasetçilerden oluşan bir çıkar grubu oluşturuldu.
Namuslu, işinde gücünde insanlara, Turizmcilere, STÖ başkanlarına kumpas kuruldu.
Tehdit, şantaj aldı başını gitti.
Keyfi ve yasa dışı telefonlar dinlendi.
Korku imparatorluğu oluşturulmaya çalışıldı.
Kiminin işi, kiminin malı mülkü, kiminin ekmeği gitti.
Onlar ise zenginleşti, mal, mülk, ev iş sahibi oldu.
Böyle bir dönemde susmadım, sinmedim, teslim olmadım.
Tüm güçleriyle bana yöneldiler.
Bir kez daha tekrarlanmış olacak, ama…
Ellerindeki makam ve gücü kullanarak deyim yerindeyse yeddi sülalemi araştırttılar.
Terörist ilan edildim.
Tarsus’ta ölüm döşeğindeki babamı ziyarete gittiğimde, “Tarsus’a eyleme katılmaya gitti” diyecek kadar aşağılık iftiralar atıldı.
Hakkımda ahlaksız, düzeysiz bir karalama kampanyası düzenlendi.
Belediyenin olanakları kullanılarak, sistematik yayınlar yapıldı. Gazeteler çıkarıldı.
Benim yüzüme “Sen adam öldürmedin, uyuşturucu satmadın. Ama bundan sonra bunlarla suçlanmayacaksın diye bir şey yok. Yarın uyandığında aracında on kilo uyuşturucu veya bir cinayet mahallinde senin parmak izin olan silah bulabilirsin. Ayağını denk al” dendi.
Çevremde kimse bırakmamak için arkadaşlarım, meslektaşlarım tek tek nazikçe (!) uyarıldı.
Sivil Toplum Örgütleri gezilerek, haberlerimin çarpıtıldığı dosyalarla itibarsızlaştırılmaya çalışıldım.
Bana güçleri yetmeyince çocuklarım, ev hanımı olan eşim hedef alındı.
Sağır sultanın bile gördüğü,bildiği kendilerine ait olan “Hırsızlık” yaftasını bile bana yapıştırmaya çalıştılar.
YİNEDE BAŞARAMADILAR…
Ben başı dik, alnı açık Kuşadası sokaklarında gezdim ve hala geziyorum.
Onlar ise hep karanlıkta iş çevirmeye, yarasa gibi yaşamaya devam ediyor.
Bu yaptıklarının yanlarına kar kalacağını düşünüyor;
Canı yanan o kadar insanın bunu sindireceğini sanıyorlardı.
Yanıldılar.
Ne yazık ki sonun başlangıcı geldi.Hepsi, tek tek yargı önünde, adalet önünde yaptıklarının hesabını verecek.Biri meslekten ihraç edildi.Sıra diğerlerinde. Basiretsiz yöneticiler, senaryocu kumpasçı gazeteci müsveddeleri, siyaseti zenginleşme olarak görenler, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yüzü kızarmadan yiyenler sıra sizde…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Latif Sansür
BİRİ GİTTİ, SIRA DİĞERLERİNDE
Kuşadası’nda kanunsuzluklar onların döneminde arttı.
O dönemde polislere kan kusturuldu.
Uyuşturucu okul önlerinde satılır oldu.
Fuhuş adeta serbestleşti.
Kanunsuzluklara, yolsuzluklara göz yumuldu.
Polis, gazeteci ve siyasetçilerden oluşan bir çıkar grubu oluşturuldu.
Namuslu, işinde gücünde insanlara, Turizmcilere, STÖ başkanlarına kumpas kuruldu.
Tehdit, şantaj aldı başını gitti.
Keyfi ve yasa dışı telefonlar dinlendi.
Korku imparatorluğu oluşturulmaya çalışıldı.
Kiminin işi, kiminin malı mülkü, kiminin ekmeği gitti.
Onlar ise zenginleşti, mal, mülk, ev iş sahibi oldu.
Böyle bir dönemde susmadım, sinmedim, teslim olmadım.
Tüm güçleriyle bana yöneldiler.
Bir kez daha tekrarlanmış olacak, ama…
Ellerindeki makam ve gücü kullanarak deyim yerindeyse yeddi sülalemi araştırttılar.
Terörist ilan edildim.
Tarsus’ta ölüm döşeğindeki babamı ziyarete gittiğimde, “Tarsus’a eyleme katılmaya gitti” diyecek kadar aşağılık iftiralar atıldı.
Hakkımda ahlaksız, düzeysiz bir karalama kampanyası düzenlendi.
Belediyenin olanakları kullanılarak, sistematik yayınlar yapıldı. Gazeteler çıkarıldı.
Benim yüzüme “Sen adam öldürmedin, uyuşturucu satmadın. Ama bundan sonra bunlarla suçlanmayacaksın diye bir şey yok. Yarın uyandığında aracında on kilo uyuşturucu veya bir cinayet mahallinde senin parmak izin olan silah bulabilirsin. Ayağını denk al” dendi.
Çevremde kimse bırakmamak için arkadaşlarım, meslektaşlarım tek tek nazikçe (!) uyarıldı.
Sivil Toplum Örgütleri gezilerek, haberlerimin çarpıtıldığı dosyalarla itibarsızlaştırılmaya çalışıldım.
Bana güçleri yetmeyince çocuklarım, ev hanımı olan eşim hedef alındı.
Sağır sultanın bile gördüğü,bildiği kendilerine ait olan “Hırsızlık” yaftasını bile bana yapıştırmaya çalıştılar.
YİNEDE BAŞARAMADILAR…
Ben başı dik, alnı açık Kuşadası sokaklarında gezdim ve hala geziyorum.
Onlar ise hep karanlıkta iş çevirmeye, yarasa gibi yaşamaya devam ediyor.
Bu yaptıklarının yanlarına kar kalacağını düşünüyor;
Canı yanan o kadar insanın bunu sindireceğini sanıyorlardı.
Yanıldılar.
Ne yazık ki sonun başlangıcı geldi. Hepsi, tek tek yargı önünde, adalet önünde yaptıklarının hesabını verecek. Biri meslekten ihraç edildi. Sıra diğerlerinde. Basiretsiz yöneticiler, senaryocu kumpasçı gazeteci müsveddeleri, siyaseti zenginleşme olarak görenler, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yüzü kızarmadan yiyenler sıra sizde…